Luis Barragán’ın şiirsel imgeleminde renk, en az boyut veya alan kadar önemli bir rol oynuyor. Kaba dokular ve su yansımaları, renkli yapılarındaki parlak güneş ışığınınetkisini artırıyor. Peki ama bunca titreşim durumu nereden geliyor ve mimarinin kendisi tarafından nasıl artırılabiliyor?
Koruyucu duvarlar
Barragán’ın mimarisinde duvarlar yalnızca görünümü özenle şekillendirmekle kalmıyor aynı zamanda gölge yapıyor veya ağaçların gölge oyununu meydana getiriyor.
Kompozisyonları hem kaba hem de pürüzsüz dokulu duvarlar içeriyor. Kaba doku, tuğlaya uygulanmış ince çakıllı harçtan kaynaklanıyor ve canlı, düzensiz desenler oluşturarak dokunsal bir boyutu vurguluyor. Tam tersine, pürüzsüz doku, düzenli bir harç yüzeyinden kaynaklanıyor ve sessiz, soyut bir görünüm yaratarak duvar boyunca hareket eden ışık hüzmelerine tefekküre dalmış bir tuval sunuyor. Duvarlarının genel yapısında minimalizm korunurken doku unsuru ve renk, şiirsel bir deneyim yaratıyor. Bu ilişki, yakın zamanda Amerikalı sanatçı Fred Sandback’in bir enstalasyonunda keşfedilmişti.
Loşluk ihtiyacı
Özellikle bulutsuz gökyüzüne sahip bölgelerde insanlar sıcak ve parlak güneş ışığından korunmak için gölgeli alanlar arar.
Gölge sunan duvarlar ve daha küçük ya da siperlikli pencereler bu alanlarda rahat bir ortam yaratılmasına katkıda bulunur.
Bu mekânsal strateji Barragán’ın birçok projesinde görülebiliyor; örneğin, Capuchinas Sacramentarias şapeli ya da gökyüzüne her türlü doğrudan görüşü minimize ettiği Casa Gilardi. Kendisi loş alanı olmayan tasarımları eleştiriyor: “Mimarlar, insanların loşluk ihtiyacını unutuyor; bu, hem oturma odalarında hem de yatak odalarında dinginlik hissi veren bir ışık türüdür. Bugün birçok binada kullanılan camın yaklaşık yarısını kaldırmamız gerekli ki insanın daha fazla yoğunlaşarak ve daha güler yüzlü çalışıp yaşayabileceği bir ışık kalitesi elde edebilelim. Bu telaşlı zamanların belirgin özelliği olan endişeyi gidermek için zihinsel ve ruhsal huzuru yeniden elde etmeye çalışmalıyız. Düşünmenin, çalışmanın, sohbet etmenin zevki, ancak göz kamaştıran, rahatsız edici ışığın yokluğunda daha da artar.”
Alman fotoğrafçı ve mimar Moritz Bernoully, bu tavrı birkaç projeyi ziyareti sonrasında onaylıyor: “Barragán’ın ışıkla oynayışı bana sözüm ona Meksika renklerinden daha önemli geldi. Parlak alanlar için geniş pencereler yerine, Barragán gün ışığını minimuma indiriyor. Casa Gilardi’deki koridorda ışık, sarı opak camdan süzülüyor; hatta kendi evinde pencereler odanın ta köşesine taşınmış.”
Bahçeler ve renkler
Fransız peyzaj tasarımcısı Ferdinand Bac’la tanıştıktan sonra Barragán’ın gözleri bahçelerin güzelliğini görür olmuş.
Barragán, Bac’ın bahçelerle ilişkisinden ve onun görüşlerinden epey esinlenmiş. 1980’de Pritzker Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmadan Bac’ın sözlerini alıntılayacak olursak: “bahçelerin ruhu, huzurların en büyüğünü insanın emrine sunuyor.”